Sunday, January 31, 2016

KAŞ KORUNMASI ve SORUNLARI: KAŞ İLÇE MERKEZİ 1/25.000 ÇDP HAKKINDA GÖRÜŞLER

Büyükşehir Belediyesi'nin hazırladığı imar planıyla betonlaşma tehdidi altında bulunan Antalya'nın Kaş ilçesindeki sivil toplum örgütlerinin 27 Ocak 2016 Tarihinde düzenlediği panelde, ilçedeki kimi korunan alanları turizm ve kentsel konut alanına dönüştüren plan çalışmaları tartışıldı. 

Şehir ve Bölge Yük. Plancısı Prof. Dr. Mehmet Tunçer, WWF-Türkiye Doğa Koruma Sorumlusu Deniz Biyoloğu Yaprak Arda ve Gazeteci Yusuf Yavuz'un konuşmacı olarak katıldığı panelde Kaş Belediye Başkanı Halil Kocaer'in yanısıra STK temsilcileri, turizmciler ve çok sayıda yurttaş katıldı.

Bu Paneldeki sunumum aşağıdadır. 
















































http://odatv.com/kas-yaparken-suyunu-cikardilar-2801161200.html

Friday, January 22, 2016

3386 Sayılı Kanunla Değişik 2863 Sayılı K.T.V.K Kanununda Yapılacak Değişikliklerle İlgili Görüş


3386 Sayılı Kanunla Değişik 2863 Sayılı Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Yapılacak Değişikliklerle İlgili Bakanlıkça Hazırlanmakta
Olan Taslakta Yeralacak aşağıdaki başlıklar ile ilgili görüş ve önerilerim aşağıdadır.

 (2003 Yılında yazdığım görüş yazısı)


I) 2863 sayılı Kanunda yer alan kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili tanımların yeniden düzenlenmesi;

·      Tabiat varlığı tanımının kaldırılması, (Birçok yerde Kültür Varlıkları doğal çevre ile bir bütündür. Tabiat Varlığı tanımı kaldırılarak “DOĞAL SİT ALANLARI” korumasız mı bırakılacaktır? Kültür Bakanlığı’nın  doğal sitlere karşı tutumu bilinmektedir. Üzerlerinde Doğal Sitleri atmak istemektedirler ama içiçe olan bir çok yerde (Antalya, Patara, Göreme, Pamukkale, Boğaziçi vd..) neler olacak. Arkeolojik, kentsel sitler korunurken doğal sit alanları ne olacak?)
·      Peri bacaları, tarihi mağaralar ve kaya sığınaklarının kültür varlıkları tanımı kapsamına alınması, (Yanlış, bunların bir çoğu doğal oluşumlardır. İnsan eylemleri ile barınmaya uygun hale getirilmişlerdir. Doğal niteliklerini korumak gereklidir.. Yer altı şehirleri de bunlara en iyi örneklerdir. Bunların DOĞAL, ARKEOLOJİK; TARİHSEL SİT olarak değerlendirilmesi gereklidir)

II) Korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarına yapılacak inşai ve fiziki müdahalelerin yeniden belirlenmesi;

·      Taşınmaz kültür varlıklarının koruma alanları ve sit alanlarında ruhsata tabii olmayan bakım ve basit onarımların belediyelerin izni ve denetimi ile yapılması, (Bakım ve basit onarımların belediye izni ve denetiminde yapılması ancak son aşamada Koruma Kurulu büro müdürlüğünün kontrolü iyi olur diye düşünüyorum..Yani Belediyelere güvenim yok!)
·      Tescilli münferit kültür varlıklarında yapılacak bakım ve basit onarımların koruma bölge kurulu müdürlüklerinin izni ve denetimi ile gerçekleştirilmesi, (Hangi onarımların basit onarım olacağına ilişkin; İlke Kararı, Geçiş Dönemi Yapılaşma Koşulları ya da Koruma Planı Kararı varsa uygundur aksi taktirde yanlış uygulamalara yol açabilir)

·      Kültür varlıklarına ilişkin uygulama ve işlemleri yürütmek üzere belediyelerin bünyesinde teknik birimlerin oluşturulması, (Bu öteden beri söylediğimiz önemli bir konu. Ancak gerekli teknik elemanları Belediyeler, özellikle küçük belediyeler nasıl bulacaklar.. Bunların kurulmasında gerekli personel de tanımlanmalı ve yörenin özelliğine göre mimar, restorasyon uzmanı mimar, arkeolog, korumada uzman şehir plancısı, sanat tarihçi, peyzaj mimarı vd.. adet ve nitelikleri belirlenmeli..Başlangıçta Belediyelere Koruma Kurulları Büro Müdürlükleri yardımcı olabilir.. Ama, özellikle Büyükşehirlerde böyle birimlerin kurulması iyi sonuçlar veriyor. Bunları görev ve yetkileri ile sorumlukları belirlenmeli..)

III) Kamu kurum ve kuruluşlarına, tescilli kültür varlıklarının kamulaştırma yetkisinin verilmesi, zilyetlikle ilgili sorunun çözümlenmesi;

·      Kültür ve Turizm Bakanlığınca belediyelere yalnız kültürel amaçla verilen kamulaştırma izninin, her türlü tescilli kültür varlığını kamulaştırmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarına verilmesi, (Yapıların kamulaştırma amacına aykırı kullanılmaması için gerekli önlemler alınmalı. Kamu kurum ve kuruluşlarının özellikle misafirhane, yerel birim vd. kullanımları için taşınmaz kültür varlıklarının kamulaştırılarak, onarılmasına yönelik kararlar yasada yer alırsa hem yeni bina yapımı için israf edilmez hem de tarihsel yapılar değerlendirilir ve korunur.) 
·      Taşınmaz kültür varlıkları ve koruma alanlarındaki zilyetlikle ilgili hususların Medeni Kanunun genel hükümlerine göre düzenlenmesi ,

IV) Sit alanlarının geçiş dönemi yapı şartları ile koruma planlarının yapım süreçlerinin yeniden düzenlenmesi;

·      Sit alanlarında geçiş dönemi koruma şartlarının 3 ay içinde belirlenmesi, koruma planlarının en geç 3 yıl içinde hazırlanması (20 yıl önce çıkarılan 2863 sayılı yasada da 2 yıl koşulu vardı ama hala koruma planı olmayan yerler var. Demek ki bu işler yasa ile olmuyor pek! Koruma Planlarının hazırlanması için yerel yönetimlere verilen yetki yanısıra Kültür ve Turizm Bakanlığı, İller Bankası tarafından bu planların hazırlanması, hazırlatılmasının da yasada yer alması gerekli. Bunun için önce Bakanlık kendi içinde daha iyi örgütlenmeli, önemli yerlerin Koruma Planlarını kendi yapmalı. İhale ile hele en az teklifi verene verilen planlarla bir yere varılamayacağını acı bir şekilde gördük son yirmi yılda..)
·      Koruma planlarının belgelerinin tamamlandığı tarihten itibaren koruma bölge kurullarınca 6 ay içinde karara bağlanması, (Bu 6 ay çok uzundur. 2 aya indirilmeli. Doğru dürüst yapılırsa, güvenilir bir grup tarafından PDİK ve Koruma Kurulu’na artık çok fazla bir şey kalmaz. Bu süreç MUTLAKA kısaltılmalıdır. Herkesin korumaya olan inancını –varsa ve kaldıysa- sarsmaktadır!!)
·      Koruma bölge kurullarınca uygun görülen planların Belediye Valilik veya ilgili Bakanlıkça 3 ay içinde onaylanmaması halinde re’sen kesinleşerek yürürlüğe girmesi, (Niye bir aydan üç aya çıkarılıyor. Zaten gecikilmiş planlar. 1 ay yeterlidir. Hatta fazladır bile..)
·      Koruma planlarının yapımı için belediyelere aktarılmak üzere İller Bankası Genel Müdürlüğü bütçesine ödenek konulması, (Yani bu planları hazırlamak için öyle çok büyük paralar mı gerekiyor ama gene de küçük belediyeler için gereklidir..)
·      Koruma planları ve çevre düzenleme projelerinin yapımı ve değişikliklerine ilişkin usul ve esasların yönetmelikte belirlenmesi, (Gene yıllardır söylenen bir konu. Bunun bir an önce çıkarılması gerekli çünkü her plan ayrı bir teknikle, yöntemle hazırlanıyor. Hepsi de koruma planı!)
·      Sit alanlarının ilanından önce imar mevzuatına uygun olarak alınmış olan her türlü yapı ruhsatiyesi ve eklerine göre inşaatın tamamlanabileceği hükmü getirilerek, müktesep haklarla ilgili düzenlemelerin yapılması, (TAMAMEN YANLIŞ bence. Sit alanı ilanından önce çok aykırı bir yapı, yapı grubu için ruhsat alınmış olabilir.Ve de bu yapılar yapılaştığında ortada korunacak pek de bir şey kalmamış olabilir. Bu nedenle yapı ve ruhsatları, mimari projeler irdelenerek bu karar verilmeli. Müktesep hak kavramına da katılmıyorum. Bir planla verilen hak diğer planla - kamu yararı varsa- alınabilir. Nitekim Ankara ULUS da böyle uygulamalarımız  olmuştur.)
·      Süreci içinde başlamamış olan inşaatların bu hükümlerden faydalanamayacağı, (DOĞRUDUR)

V) 1. ve 2. grup tescilli kültür varlığı taşınmazlardaki her türlü vergi, resim ve harçla ilgili muafiyetlerin genişletilmesi;

·      Tüm taşınmaz kültür varlıkları ile koruma alanı ve sit alanı olmaları nedeniyle üzerlerine kesin yapılanma yasağı getirilmiş taşınmazların da bu muafiyetten faydalanmasının sağlanması , (DOĞRUDUR)

VI) 2863 Sayılı Kanunun; araştırma, sondaj ve kazı yapmak hakkının sadece Kültür ve Turizm Bakanlığına ait olduğuna ilişkin hükmüne ek hüküm getirilmesi;

·      Gerçek ve tüzel kişilerin gerçekleştirmeyi planladıkları büyük alanları kapsayan projelerde ihtiyaç duyulan yüzey araştırmalar için uzmanlaşmış ilgili meslek gruplarına Bakanlıkça izin verilmesi, (DOĞRUDUR)

VII) Koruma Yüksek Kurulunun görev ve yetkisinin yeniden düzenlenerek, görevlerinin daha etkin hale getirilmesi,

·      Koruma Yüksek Kurulunun görevleri;

·      Taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesine ilişkin ilkelerin belirlenmesi,
·      Koruma bölge kurulları arasında koordinasyonun sağlanması,
·      Uygulamada çıkan sorunların değerlendirerek görüş verilmesi,
·      Koruma bölge kurullarına yapılacak itirazların değerlendirilmesi,

·      Koruma Yüksek Kurulunun toplantı sayısının artırılarak yılda en az iki toplantıdan, altı toplantıya çıkarılması,
·      Koruma Yüksek Kurulunun altı tabii üye ile beş temsilci üye olmak üzere on bir üyeden oluşması, (Yüksek Kurul’un özerk ve bilimsel bir yapıda oluşturulması daha doğru olacaktır. Aksi taktirde Merkezi ve Yerel Yönetimlerin – dolayısıyla politik- etkisi kaçınılmazdır.
·      Tabii üyelerin, Bakanlık ve ilgili kamu kurumlarının yetkililerinden oluşması,
·      Temsilci üyelerin arkeoloji, sanat tarihi, mimarlık, idare hukuku, bilim dallarından Bakanın teklifi, Başbakanın onayı ile seçilecek beş öğretim üyesinden oluşması, (ŞEHİR PLANLAMA unutuldu galiba, koruma konularının çoğunluğu büyük kentler, kentlerin büyük parçalarını ilgilendirmektedir. Başbakanın onayına ne gerek var acaba. Bakanlık kendi belirleyemiyor mu! İlle de politik bir tercih mi yapılacak!)
·      Koruma Yüksek Kurulu başkanının Bakanlık Müsteşarı olması. (Tamamen yanlış! Bakanlık müsteşarı niye? Bu konuda yıllarını vermiş öğretim üyeleri de başkan olamaz mı? Ayrıca, Başkan atamayla ya da yasayla değil de Yüksek Kurulu’un kendi üyeleri arasından seçimle gelse daha demokratik olur. )

VIII) Koruma Yüksek Kurulu ve koruma bölge kurulu üyeliğinin süresi ve mali hakları ile ilgili düzenleme yapılması;

·      Temsilci üyelerin süresinin üç yıl olması, üyeliğin iki yıl daha uzatılabileceği hükmünün getirilmesi,
·      Kurul üyelerinin huzur hakkının artırılması ile ilgili düzenlemenin yapılması, (Bu çok önemli, kurul üyeleri tabiri caizse angaryadan kurtarılmalıdır. )

IX) Koruma bölge kurulunun teşkili, çalışmalarının yeniden düzenlenerek daha etkin hala getirilmesi;

·      Koruma bölge kurulunun görevlerinin koruma kurulunun görevleri ile aynı görevleri içermesi;
·      Koruma bölge kurulunun üyelerinin, tabii ve temsilci üyelerden oluşması,
·      Tabii üyelerin; görüşülecek konunun özelliğine göre ilgili kamu kurumlarının temsilcilerinden oluşması,
·      Temsilci üyelerin; idare hukuku, koruma konusunda uzmanlaşmış arkeoloji, sanat tarihi, mimarlık, şehir planlama dallarından birer temsilci olmak üzere toplam beş üyeden oluşması, (Doğal sitler kalkacağına göre Peyzaj Mimarına gerek yok doğal olarak!)
·      Koruma bölge kurullarına Bakanlıkça talep edilen dallardan, Yükseköğretim Kurulu tarafından önerilecek iki kat üye arasından seçilecek iki üye ile Bakanlıkça seçilecek üç üye atanması,
·      Temsilci üyelerin halen Yükseköğretim Kurumlarından öğretim üyesi emekli olmuş öğretim üyesi ile koruma konusunda uzmanlaşmış kişiler olmasının tercih edilmesi, (Bu da çok önemli Koruma Konusunda hiç bir birikimi olmayan kişiler Koruma Kurulu üyeliği yapmaktadır. Hem de yıllarca.. Ve de kendilerinin çok şey öğrendiklerini söyleyerek. Onların Koruma Kurullarında çok şey öğrenmeleri ülkeye de herhalde çok pahalıya patlamaktadır..)
·      Uygulamaya yönelik projelerin koruma bölge kurullarınca 6 ay içinde karara bağlanması hükmünün getirilmesi, (Hangi çağda yaşıyoruz. Yani el aya giderken 6 ayda koruma kurulu projeye karar verecek de lütfen belediyeler de onu uygulayacak. Yapılar sapır sapır dökülürken sevgili kurul üyelerimiz 1 –2 ay içinde hızlı bir şekilde karar vermeliler. Zaten çok gecikilmiş bir konudur!)
·      Cezai hükümlerin günün koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi, (Cezalar ağırdır ve denetimsizdir. Ancak, ağır ceza olmasa idi hemen her şey yok olurdu. Özellikle para cezaları arttırılmalıdır. Hapis cezaları da dengeli hale getirilmelidir. Örneğin belediye başkanları, ve yetkililerinin ağır cezada yargılanmaları konusu çok acıklıdır. Kendi yapmadıkları işlemler için olduğunda hele..)

X) Mevcut tabii (doğal) sitlerle ilgili düzenleme yapılması;

·      Bu alanlarda, Çevre ve Orman Bakanlığının ilgili mevzuat kapsamında görevli ve yetkili olması hükmünün getirilmesi, (Çevre ve orman bakanlığı bu konularda (doğal sitler) çok deneyimsizdir. Yeni bir kargaşa ortamı yaşanacaktır ve pek çok şeyin yok olması olasıdır bu arada. Ancak, iki bakanlık ortaklaşa bir çalışma sürecine girebilirlerse belki iyi bir sonuç alınabilir..Bence doğal sitler gene eskisi gibi kalmalı, yeni doğal sit ilanında ve bunların planlanması ve yönetiminde iki bakanlık ortaklaşa çalışmalıdır.)
·      Mevcut kurullar ve yönetmeliklerin yeni kurullar teşkil edilip yönetmelikler düzenleninceye kadar geçerli olacağı hükmünün getirilmesi,
·      Mevcut koruma kurulu büro müdürlüklerinin koruma bölge kurulu müdürlüklerine dönüşeceği hükmünün getirilmesi.


Yasa taslağında; umarım taşınmaz kültür varlıklarının sahiplerine yönelik “PARASAL (maddi)”, “TEKNİK” (Plan, proje) “MALZEME” yardımı oluşturulmasına ilişkin maddeler vardır. Ya da Kentsel sit alanlarını birer  “Konut Stoku” olarak görerek bunların sağlıklaştırılmasına (altyapı ve sanitesyon ıslahı) yönelik plan, projelerin ve uygulamaların yapılmasına yönelik öngörüler yer almaktadır.
Ya da gene ümarım ki, Yasa değişikliği, sadece Kültür (ve de Turizm) Bakanlığı’nın üzerinden “Doğal Sitleri” atmak, ya da Bakanlık yetkilerini arttırarak Koruma Kurulları’nın zaten pek de olmayan özerk yapısına son vermek için hazırlanmamıştır. 
Artık Kültür Bakanlığı’nın sadece tesbit ve tescil yapıp, göstermelik bazı planlarla yıllarca oyalanmasının zamanı geçmiştir. Ülkesel ölçekte doğru dürüst koruma politikalarının saptanıp, uygulamaya yönelik eylemleri gerçekleştirebilecek bir yapıya kavuşturulması gereklidir. Bu da sanırım yukarıdaki bir kaç revizyon maddesi ile gerçekleştirilemez.